kabul etsek de etmesek de, futbolu sevsek de sevmesek de futbol taraftarını yaratan ruh hepimizin içinde var. futbol olmasın da konu siyaset olsun, parti taraftarlığı olsun; aynı şey yine hortlar.
bazıları takıma gönül verdiği için o takımı tutar -genele göre azınlıkta kalırlar bence-. bir grup -ki ben çoğunluk olduğunu düşünüyorum- kazanan takımı tutmak ister. biz ezik bir toplumuz ya, madem bir yerlerden eziliyoruz başka bir yerden kazanalım hesabı;) bir grup zayıf takımı tutmak ister; ona destek verince iyilik yapmış olma, yücelik duygusuyla tatmin elde eder. bazıları sırf sevmediği takımın kazanmasını istemediği için alakasız bir takım tutar. bazıları da protesto eder ve takım tutmaz.
ve tabi futbol gibi arka odalar şike, yalan, anlaşma, vs. ile pislik doludur. aidiyet hissetmek bir tür ihtiyaçtır; siz iyi niyetle bir takım tutarsınız, yöneticisinden top toplayıcısına kadar sahiplenmek istersiniz. onlar hata yapınca sinirlenir, doğru yapınca övünürsünüz. çünkü kendinizi o takıma yakıştırmış ve eşlemişsinizdir. oysa yönetimin düşündükleri arasında siz sonlarda yer alırsınız; her ne kadar dillerinden düşmeseniz de. kullanılırsınız ama kabul etmek istemezsiniz. çünkü onun hata yapması demek sizin de hata yapmanız demek olmuştur artık sizin için.
hepimiz taraftarız, ruhumuza işlemiş. taraftar gibi seçmeniz de…